
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Nilgün Tunçcan Ongan, bu kitapta kültür işçileri olarak yayınevi emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarına dair bir araştırmanın sonuçlarını paylaşıyor okurla. Yayın emekçisinin sınıfsal konumuna dair tartışmalarla birleşen bu saha araştırmasının sonuçları, Marx’ın emek değer teorisinin günümüzde geçerliğini yitirdiğine dair tezlere de doğrudan bu alandaki emekçilerin ağzından verilmiş bir cevap aynı zamanda.
Yeni iş ve çalışma türlerinin biçimlendirdiği pratiklerle her gün daha da atomize edilen, işçi sınıfından kopartılarak bir kimlik biçimine sokulan, üretimdeki pozisyonu ve kapitalist üretimin ilişkisel niteliği göz ardı edilerek sınıf dışı bir noktaya çekilen yayınevi emekçilerinin işçi sınıfının diğer kesimleriyle ortaklıklarına odaklanıyor Ongan.
Esnekliğin yarattığı çalışma düzenine ve işçiye etkilerinden “gönüllü çalışma”, güvencesizlik, idealizm sömürüsü ve ayrıcalık duygusuyla yaratılan rıza üretimine kadar öne çıkan bir dizi meseleyi emekçilerin söylediklerinden yola çıkarak tartışan Ongan, son olarak bu cendereden çıkmanın yegâne yolu olarak örgütlenmenin önündeki engellerle birlikte imkânlarına da bakıyor.
Özelde yayınevi emekçilerine odaklanan ama oradan yola çıkarak pek çok kültür işçisine de teşmil edilebilecek bu çalışma, yayıncılık sektörüne emekçilerden yana bir bakış açısının hâkim kılınması için bizzat emekçilerden gelen bir çağrı olarak da okunabilir.
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Nilgün Tunçcan Ongan, bu kitapta kültür işçileri olarak yayınevi emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarına dair bir araştırmanın sonuçlarını paylaşıyor okurla. Yayın emekçisinin sınıfsal konumuna dair tartışmalarla birleşen bu saha araştırmasının sonuçları, Marx’ın emek değer teorisinin günümüzde geçerliğini yitirdiğine dair tezlere de doğrudan bu alandaki emekçilerin ağzından verilmiş bir cevap aynı zamanda.
Yeni iş ve çalışma türlerinin biçimlendirdiği pratiklerle her gün daha da atomize edilen, işçi sınıfından kopartılarak bir kimlik biçimine sokulan, üretimdeki pozisyonu ve kapitalist üretimin ilişkisel niteliği göz ardı edilerek sınıf dışı bir noktaya çekilen yayınevi emekçilerinin işçi sınıfının diğer kesimleriyle ortaklıklarına odaklanıyor Ongan.
Esnekliğin yarattığı çalışma düzenine ve işçiye etkilerinden “gönüllü çalışma”, güvencesizlik, idealizm sömürüsü ve ayrıcalık duygusuyla yaratılan rıza üretimine kadar öne çıkan bir dizi meseleyi emekçilerin söylediklerinden yola çıkarak tartışan Ongan, son olarak bu cendereden çıkmanın yegâne yolu olarak örgütlenmenin önündeki engellerle birlikte imkânlarına da bakıyor.
Özelde yayınevi emekçilerine odaklanan ama oradan yola çıkarak pek çok kültür işçisine de teşmil edilebilecek bu çalışma, yayıncılık sektörüne emekçilerden yana bir bakış açısının hâkim kılınması için bizzat emekçilerden gelen bir çağrı olarak da okunabilir.